Posted by on Şub 12, 2020 in Genel | 0 comments

Karşı tarafla  yapılan  sözleşme  gereğince alacaklı olunan  durumda; borçlunun borcunu geç ödemesi  veya ödemeyi   bir kerede değil,  parça  parça yapması  durumunda , alacaklı  nasıl   davranmalı?

Geç ödemekten kaynaklı  faiz  ya da  başkaca bir  talepte  bulunabilmek için  nasıl bir  beyanda  bulunmalı?

Günlük hayatta  üzerinde çok durmadığımız  bu konular,  alacaklı bakımından nasıl sıkıntılar  yaratabilir ?  Üstelik madalyonun diğer yüzünde bu beyanın ödeme yapan borçlu bakımından da ayrı önemi vardır. Bunun için ne yapılabilir?

Borçlunun sözleşmeden doğan borcunu  geç ödemesi  veya  parça  parça ödemesi durumunda, alacaklı tarafın ileride faiz  vb gibi taleplerde  bulunabilmesi için, borcun kendisine ödenmesi anından    önce   ya da  en geç  ödeme anında (geç ödemeyi tahsil ederken ya da parçalı ödemenin ilkini tahsil ederken)  “faiz ve benzeri taleplerle ilgili haklarını  saklı tuttuğunu”   beyan  etmesi  gereklidir.  Hukuki  ifade ile   ihtiraz-i kayıt beyanında  bulunduğunu  karşı tarafa ulaştırması  gereklidir. Nam-ı diğer “yasal haklarını saklı tuttuğunu ” belirtmelidir. Tahsilatını bu gerekliliği yerine getirdikten sonra yapmalıdır.

Bunun  nasıl  ve  ne  zaman  yapılacağı önemlidir.

Yargıtay’ın  kararlarına  göre,   bu  beyanın  karşı tarafın  “bizzat kendisine”  ulaşması gerekmektedir.  Esasen   beyanı sözlü olarak ifade etmek yeterli  ise de,  ileride ispat sıkıntısı  yaşanmaması  bakımından,   karşı tarafa ulaşacak ihtiraz-i kayıt  beyanının  yazılı  olmasında fayda vardır.

Ve dikkat  edilmesi  gerekli başka bir  husus ise;  sözleşmeye konu borç  ödemesinin  “alacaklıya veya temsilcisine  yapılmış  olması”  gereğidir. Yani alacaklı direkt kendisine ya da vekiline yapılmamış bir ödeme için elbette ihtiraz-i kayıt beyanında bulunamayacaktır.

İhtirazi kayıt beyanı bazı durumlarda borçlular için de geçerlidir !

Aslında borçlu olmadığına inançlı olarak ödeme yapan/yapmak durumunda kalan borçlunun (özellikle kamu tarafından yapılan işlemlere karşı ) , ileride ödediğini geri alabilmesi için aynı enstrümanı kullanması gereklidir. İhtiraz-i kayıt beyanında bulunmadan yapılan ödemeyi, daha sonra dava yolu ile geri alabilmek için bu beyan önemlidir. Yine burada da ileride ispat sıkıntısı  yaşanmaması  bakımından,   karşı tarafa ulaşacak ihtiraz-i kayıt  beyanının  yazılı  olmasında fayda bulunmaktadır.

Uygulamada  sık sık görüldüğü üzere,  borcunu (daha sonra geri isteyebilmek üzere ) ödeyenler  “yasal haklarını  saklı tutma  beyanını  banka  dekontuna  yazdırarak”   çözmeye  çalışmaktadırlar. Bu  çözüm  hukuken uygun değildir. Hak kaybına  uğramamak için, yasal hakların saklı tutulduğuna  dair  beyanın,    karşı  tarafa  e-posta, mektup, noter ihtarı, faks  gibi  yollarla  ulaştırılması  ve ardından ödeme yapılması gerekmektedir.

Peki  bu beyanda bulunmamanın sonuçları nelerdir?

İhtirazi-i kayıt beyanında bulunulmadığı veya beyan  usulüne uygun olarak karşı tarafa ulaştırılmadığı  taktirde, alacaklı için borçludan alacak kalemi dışındaki  faiz  ve benzeri taleplerde  bulunulması mümkün olmayacaktır. Yine borcunun olmadığını düşünen borçlu için de daha sonra geri talep hakkı sıkıntıya girecektir.
Özellikle ticari şirketlerin basiretli davranmak zorunluluğu olduğu için, ihtiraz-i kayıt beyanı, mahkemelerce şirketlerin taraf olduğu davalarında aranmaktadır.


AV.FATMA KARATAŞLI