TİCARİ İŞLETMELERİN GÜNCEL SORUNU; ALACAĞINI TAHSİL EDEMEMEK !

TİCARİ İŞLETMELERİN GÜNCEL SORUNU; ALACAĞINI TAHSİL EDEMEMEK !

Bir süredir İcra İflas Kanunu ve diğer ilgili mevzuatta yapılan değişiklikler ile, yasal mevzuatta “borçlular lehine” düzenlemeler getirildiği, hepimizin malumudur.

Gazete haberlerinden ve TV yayınlarından hatta sosyal medyadan bilgi sahibi olduğumuz üzere, alacağın tahsili amacıyla bir icra takibine girişilmesi durumunda; *Borçlunun zorunlu eşyaları (örneğin; buzdolabı-çamaşır makinası vb. gibi) artık haczedilememektedir.

*Daha önce, şikayet edildiğinde borçlu için hapsen tazyik sonucunu doğuran ve böylece borçluyu borcu ödeme konusunda gayrete getirecek olan “icra dosyasına mal beyanında bulunmama” eylemi, suç olmaktan çıkarılmış ve borçlunun mal beyanında bulunma zorunluluğu kaldırılmıştır.

*Bankalarca, ticari şirketlere kolayca çek karnesi verilmesi önemli bir sorun iken, ve bunun halli gerekirken, çek karnelerinin her yaprağına yazılabilecek borçlanma rakamının sınırsız olması, bankaların çek yaprağından kaynaklı “ödemekle zorunda olduğu meblağın” çok düşük olması gibi uygulamalar da, kötü niyetli borçlular yararına hukuki ve fiili imkanlar doğurmaktadır.

Bütün bu değişikliklerin, borçluları rahatlattığı oranda, alacaklıları da riske attığı bir gerçektir. Üstüne üstlük bazı borçluların kötüniyetle, hatta dolandırmak kastı ile hareket ettiğini düşünürsek, alacak tahsilatında durum, günden güne daha da zorlaşmaktadır.

Bu halde ne yapmak gerekir?

İcra İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerinde düzenlenen “tasarrufun iptali davası” alacaklıları rahatlatabilecek hukuki çözüm yollarından biri olabilecektir.

Tasarrufun iptali nedir ? Hangi durumda öne sürülebilir ?

Bir ticari alacağın doğumundan itibaren, tahsil edilememesi sebebiyle girişilen hukuki işlemlere gelene dek yaşanan sürecin sıralamasının ; ticari ilişkinin kurulması – borçlu için borcun doğumu – borcun ödeme tarihi – borcun ödenmemesi – alacaklının hukuki yola başvurması şeklinde ilerlediğini biliyoruz.

Bu süreçte, borçlunun borcunu ödememesi durumundan sonra gelen adım, alacaklının hukuki yola müracaatı, yani icra takibi ve/veya dava yoludur. Alacağını tahsil edemeyen alacaklı, doğal olarak hukuki yola başvuracak ve nihayet borçlunun mal varlığını haczettirerek, paraya çevirecek ve alacağını tahsil etmek isteyecektir.

Ne var ki girişilen hukuki mücadelede, alacaklının, borçlu üzerinde hiç malvarlığı bulunmaması gibi bir sürprizle karşılaşması olasıdır.

Bu durumda özellikle şuna dikkat etmek gerekir ; Esasen borçlu üzerinde, alacaklı ile ticaret yaparken malvarlığı var mıdır ? Ne tür malvarlıklarına sahiptir ? Var idi ise bugün bu malvarlığı nasıl yok olmuştur ? VE NE ZAMAN YOK OLMUŞTUR?

İşte can alıcı soru budur ? NE ZAMAN YOK OLMUŞTUR?

UNUTMAYINIZ; Borçlunun, alacaklısının giriştiği hukuki yola konu ettiği alacağın doğumundan sonra (yani borçlunun borcunu doğuran ticari akdin gerçekleşmesinden sonra), alacaklısının bu alacağını tahsil edememesi için yaptığı tüm tasarruflar (satış-bağış-takas vb. gibi) iptale tabidir.

Bu sebeple eğer borçlu, borç doğduktan sonra (dikkatinizi özellikle çekmek isterim ki, borcun ödeme günü geldikten sonra değil, borcu doğuran ticari ilişkinin kurulduğu andan itibaren, yani henüz borcun ödeme günü dahi gelmediği dönemde veya ödeme gününde veya ödeme gününden sonra) malını elinden çıkarmış ise, alacaklı, bir tasarrufun iptali davası açabilecek ve borçlunun elinden çıkardığı malı, kendi icra takibinde sattırabilecektir. Yani açtığı tasarrufun iptali davasının sonunda, borçlunun satış-bağış vb. yöntemlerle yaptığı tasarruflar, hiç olmamış gibi kabul edilecek ve alacaklı, borçlunun başkasına devrettiği malı sattırıp, alacağını bu satış bedelinden alabilecektir.

Uygulamada bu tür davalar sonucunda gelişen bazı yargı kararlarından basit örnekler vermek gerekirse, şu kararlar sıralanabilir ;

***Borçlu olan kocanın, eşiyle anlaşmalı boşanma yoluyla boşanması ve mahkemenin herhangi bir dahli olmaksızın tüm mal varlığını boşanma karşılığı eşine devretmesi halinde, alacaklılarının dava açması ve tasarrufu iptal ettirmeleri mümkün olacaktır. (YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2009/10940, K. 2010/1042,T. 11.2.2010)

***Borçlunun, yakın akrabasına, kendi aleyhinde girişilen icra takibinden sonra, ancak bu takipte bir hacize girişilmeden evvel yaptığı ve karşılığında bir bedel almadığı tüm tasarruflar iptale tabidir. (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ E. 1992/5009, K. 1992/4759,T. 14.10.1992)

***Borçlu, herhangi bir alacaklısına olan borcunu, mutad ödeme yollarının dışında bir yöntemle öderse, yani nakit para ile veya çek vb. gibi evrak vererek değil de, bir malını devrederek öderse, bu işlem, diğer alacaklılar bakımından, tasarrufun iptali davasına konu edilebilecektir. ( YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2009/4127,K. 2009/6069 T. 6.10.2009)

Bu sebeplerle, bir alacaklı olarak, alacağınızı tahsil edebilmek için, TASARRUFUN İPTALİ DAVASI yolunu kullanmanız mümkün ve yararlı olabilecektir. Ancak bunun için yukarıda belirttiğimiz can alıcı soruyu sormalı ve peşine düşmelisiniz.

Borçlunun malvarlığı NE ZAMAN YOK OLMUŞTUR?

Yol haritanızın ilk adımı budur.

Fatma KARATAŞLI

Avukat

NALBANT KARATAŞLI ESEN DÜLGER

ORTAK AVUKATLIK BÜROSU