işçi alacakları ile ilgili yargı kararı incelemesi

işçi alacakları ile ilgili yargı kararı incelemesi

  YARGITAY’IN  İŞÇİ   ALACAKLARINA  BAKIŞI

          Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2012/6499 Esas ve 2012/26480 Karar sayılı ilamı üzerine bir kaç söz etmek isterim.

          İş hukukunda işveren ile işçi arasında ki sorunlar her daim olmuştur. Ve olmaya devam edecektir. Birbiri ile bu kadar çekişen lakin birbirine bu kadar muhtaç olan bir  başka  kesim yoktur  sanırım.

Bu yargı kararı incelemesi ile tarafların hak ve yükümlüklerini daha iyi anlaması ve değerlendirmesi için kaleme alındım.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2012/6499 Esas ve 2012/26480 Karar sayılı ilamından bir kesiti  yazıma  ekledikten sonra  açıklamalarıma devam edeceğim.

        Yargıtay’ın   kararında   aynen;

         “Davacı vekili, davacının davalı iş yerinde 1999 yılından 2007 yılı mart ayına kadar davalıya ait kamyonlarda şöför olarak çalıştığını,şöförlüğün yanında kamyona mal yüklenip boşaltılması işinde de çalştığını ücretinin aylık 550.-TL olmasına rağmen sigortasının asgari ücretten yatırıldığını,kanuni haklarının ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini fesh etmek, bırakmak zorunda kaldığını belirterek, kıdem ihbar tazminatı,askeri ücret farkı, fazla çalışma ve tatil çalışmaları karşılığı ücret alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davalının Kızılcabölük Denizli arasında yoğunluklu olarak tekstil ürünleri taşımacılığı yaptığını yılın her ayı her günü ve her saati tekstil ürünlerinin taşınmasının imkansız olduğunu, davacınında ancak haftanın belli günlerinde ve günde azami birkaç saat şöför olarak davalının yanında çalıştığını, aylık tam olarak 30 gün ve günde 8 saat çalışmadığı halde har ay düzenli olarak maaşını aldığını ve tam gün olarak SGK’ya bildirimlerinin yapıldığını çalışma saatlerine ilişkin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, davacının iş yerinden istifa ederek ayrıldığını davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının işyerinden istifa ederek ayrıldığı gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin reddine, ispatlanmadığından fark ücret isteğinin reddine, tanık beyanlarına göre hesaplanan diğer isteklerin kabulüne karar verilmiştir.

Karar davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dostadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebi ile iş sözleşmesini haklı olarak fesh edip fesh etmediği konusu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

Işçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı Iş Kanunu’nun 32. Maddesinin 4. Fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın Iş kanunu’nun 14. Maddesinin aksine, 4857 sayılı kanun’un ücretim peşin ödeneceği ynünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksine bireysel yada toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sonra ödenmelidir.

Ücreti ödenmeyen işçinin bu ücretini iş verenden dava yada icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür.

1475 sayılı kanun döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydı ile 818 sayılı Borçlar kanununun 81. Maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe  giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 97. Maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı Iş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin 20 gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabilceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanmasın  halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.

Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi yada ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan , işverenle bir çekişmeye içine girmek istemeyen  işçinin haklı nedene dayanarak iş sözleşmesi feshetme hakkında bulunmaktadır. Ücretin hiç yada bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizidir.

Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için, işçinin kanuna yada sözleşme ile belirlenen ücret ödeme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir.

4857 sayılı Kanunun 24. Maddesinin( II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir.İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkanı bulunmaktadır.

İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle , ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur.İşçinin ücretinin bir kısmı yasanın, 33.maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih haklarını ortadan kaldırmaz.

Bireysel yada toplu iş sözleşmelerinde kaynaklanan ayni yardımlarının yerine getirilmemesi de bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin haklı feshi bulunduğu kabul edilmelidir.

İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması yada eksik bildirilmesi, Sosyal Güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsada dairemizin 1475 sayılı kanun döneminde istikarar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı kanunun döneminde de devam  etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması , eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkanı vardı.

Dosya içeriğine göre davacı, ücretin gereçek ücretten düşün gösterilerek sigorta primlerininin asgari ücretten yatırıldığını, çalıştığı hafta tatili, ulusal bayram, genel tatillerde çalıştığını, fazla çalışma yaptığı halde çalışmalarının karşılığı ücretlerinin ödenmediğinin davalı işverenden sözkonusu işçilik alacaklarını talep ettiğinde red edildiğini bu nedenle işi bırakmak zorunda kaldığını iddia etmektedir. Davalı işveren ise, davacının alacaklarının ödendiğini iddia edilen ücret alacaklarına hak kazanmadığını, işyerinden istifa ederek işyerinden ayrıldığını savunmuştur.

Dosyaya, sunulan işyeri kayıtlarından 11.02.2007 düzenleme tarihli ek -2 işçi çıkarma bildirgesinde, davacının 10.03.2007 diğer iki işçinin 01.03.2007 ve 10.03.2007 tarihlerinde istifa nedeniyle çıkışlarının bildirildiği anlaşılmaktadır. Yine davalı işveren tarafından davacı işçiye gönderilen 20.03.2007 tarihli ihtarname ile davacının 01.03.2007 tarihinden itibaren mazeretsiz davamsızlık yaptığı bildirilerek 3 gün içinde işe başlamasının ihtar edildiği anlaşılmaktadır. 20.03.2007 tarihli ibraname başlıklı yazıda ise davacının 01.03.2007 tarihinde işyerinden istifa ederek ayrıldığı, işvereni ibra ettiğini belitilmektedir.

Dosyada ki işçi çıkış bildirimi, ibraname ve davalı şirketin davacıya gönderdiği ihtarnamelerin içerikleri ve düzenlenme tarihleri dikkate alıdndığında davacıın işyerinden istifa ederek ayrıldığı, işveren tarafından işyerinden çıkışı yapıldıktan sonra davalı tarafından işe başlaması için ihtarname düzenlenip, ibraname başlıklı belgenin 20 .03. 2007 tarihinde düzenlendiğinden iş sözleşmesinin fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayarm genel tatil çalışmalarının karşılığı ücret alacaklarının ödenmemesi nedeniyle davacı işçi tarafından fesh edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, iş sözleşmesi davacı tarafından haklı nedenle fesh edildiğinden kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü gerekir. Kıdem tazminatı isteğinin kabulü yerine yazılı şekilde reddi hatalı olmuştur.

2-Hüküm altına alına dava konusu alacakları ıslahla arttırılan kısımlara ıslah tarihi yerine dava tarihinden itibaren faizie hükmedilmesi hatalıdır.

Sonuç Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 27.11.2012 gününde oy birliği ile karar verildi. “

Bu mahkeme kararına göre,

**İşverenlerin düzenledikleri  evrakların,  işçilerinin fiillerine uygun olmasını, yani gerçekte olananın aynen evrak düzenine yansıtılmasını,

**İşverence tutulan evrak ile gerçek durumun birbiri ile çelişmesi,  farklılıkların olması, hayatın olağan akışına  aykırı olması   halinde , işçi lehine yorum yapılarak işverenin maddi anlamda yükümlülükle karşı karşıya kalmasını,

**işverenlerin ücret ve benzeri ödemelerinin  nakten ,  zamanında ve tam olarak yapılmasını,

**işçilerin ücret ve benzeri ödemelerinin ilgili kurumlara bildirilmesi ve evraklarının düzenlenmesini    istediği    anlaşılmaktadır.

Herkese huzurlu ve barış dolu çalışma dileklerimle.

 

AV.FATMA KARATAŞLI