ARABULUCULUK SİSTEMİ İŞ İNSANLARINA NE GETİRECEK ?...

ARABULUCULUK SİSTEMİ İŞ İNSANLARINA NE GETİRECEK ?...

Değerli okuyucu;

Ülkelerin adaleti, ekonomik ve sosyal kalkınmışlıkla doğru orantılı gelişir. Her ne kadar ticaret bir nevi risk sanatı ise de bu durum ticaretin bir macera olduğunu ve riske kurban edilebileceğini göstermiyor.

Bilinçli ticari hamleler, öngörülü iş insanlarının kendilerini güvende hissettikleri ekonomik ortamda yapılabilir.

İş insanına-girişimciye güvenli çalışma ortamını sağlayacak ana kolonlardan birinin, adalet sisteminin hızlı-hakkaniyetli-adil-verimli-objektif çalışabilmesidir.

Günümüzde global dünyanın gelişmiş ülkelerinin adalet sistemleri bu nitelikleri haiz olduğu için bu ülkelerin ekonomide grafikleri daima yükselmektedir.

Ne yazık ki Türkiye’de adalet sistemi son zamanlarda mağdurdur. Üzüntü veren ve yargıdaki kıymetli yargı mensuplarını rencide eden tutum ve uygulamalar, bağımsızlığa gölge düşüren söz ve davranışlar, ağır işleyen adalet, sadece ekonomide değil toplumun sosyal yaşantısında da güvensizliğe ve buhrana sebep olmaktadır.

Bu sorunların tamamı hallolmayı beklemektedir. Ben bugün, ticari davalarda-iş davalarında ve giderek kamunun doğrudan müdahalesini gerektiren uyuşmazlıklar dışında tüm uyuşmazlıklarda, sorunları hızlı ve adil şekilde halledecek olan ve aynı zamanda bir yandan da yargıyı rahatlatacak olan çözümden ARABULUCULUK SİSTEMİNDEN bahsetmek istiyorum.

ARABULUCULUK SİSTEMİ konusunda farkındalık yaratmak ve uygulanırlığını artırmak amacıyla, siz iş insanlarına bu sistemin ne getireceği konusunda bir ön bilgilendirme yapmak için bu yazıyı kaleme almış bulunmaktayım.

Malumunuz olduğu üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki ekonomik sıkıntıları yüklenerek kurulan Cumhuriyet tarihimiz boyunca, ekonomik açıdan güven verici ve gelişmeye açık, parlak dönemler yaşanmış ve fakat elbette ağır ekonomik tablolar ve bunların bedelleriyle karşılaştığımız dönemler de olmuştur.

Ekonominin bozulması her zaman, adaletin-yargının yükünü artıran bir faktördür.

Ülkemizin dalgalı ekonomisi, çekte hapis cezasının kaldırılmış olunması, mal beyanında bulunmama suçunun ortadan kaldırılması, icra-iflas yasasının borçluyu icbar edici hükümlerinin ayıklanmasıyla yasanın ağırlığının ortadan kalkmış olması, sürekli artan iflas erteleme davaları, “alacak davası” yoğunluğunu artırırken, diğer yandan işçi-işveren dengesinin muhafaza edilmemesi, işçiyi kollayan İş Yasası karşısında işverenin devletçe desteklenerek eşitliğin sağlanamaması da iş davalarının yoğunlaşmasına neden olmuştur. Ülkede yıllardır yaşanan olumsuzluklar sonucunda, ticari davalarda ve iş davalarında inanılmaz ve şaşırtıcı yoğunluk mahkemeleri boğmaktadır. Son derece uzayan yargılama süreçleri sonuç olarak tarafların hiçbiri için gerçek anlamda memnuniyet getirememektedir.

Bakanlık, 2012 yılında 145 bin 768 olan alacak dava sayısının, 2014 sonunda 198 bin 920 a ulaştığını açıklamış bulunmaktadır.

Zaten hakim sayısının da düşük olduğu ülkemizde bu ahval Türkiye’yi, bir an evvel güvenli ekonomik ortamı sağlamak ve bunun için adaleti hızlandırmak şeklinde bir kararlılık ve çözüm arayışına itmiştir. Ki bu arayışın güzel sonuçlarından biri de ARABULUCULUK SİSTEMİDİR.

Bu sistemin iş insanları tarafından kullanılması ve yerleşmesiyle adaletin hızlanması ve yargının yükünün hafiflemesi olasıdır. Zira bu sistem henüz yargılanma aşamasına gelmeden tarafların bir araya getirilerek anlaştırılacağı ve tarafların çözümü kendilerinin oluşturacağı bir sistemdir. Bu sistem sadece sorun çözümüne “hız” getirmekle kalmayacak aynı zamanda son derece kıymetli bir değer olan “sulh” de getirecektir. Zira bu sistemde hüküm veren 3.bir şahıs, hakim, hakem de yoktur. Taraflar özgür ve eşit iradeleri ile çözümü birlikte oluşturacaklardır. Bu durum hem iş ve ticari barışı getirecek hem de tarafların ileride de birlikte çalışmalarına olanak sağlayabilecek bir sistemdir. Yargılama ile hasım tahtında oturacak taraflar, arabuluculukla sulh olma fırsatı bulacaklardır.

Sistemi sizlere şöyle özetleyebilirim;

Öncelikle bu sisteme başvuruda bir zorunluluk olmadığı gibi başvurulduğunda devam etmek, sonuçlandırmak zorunluluğu da yoktur. Yani başvurudan sonra da her an vazgeçilebilir.

Arabulucuya süreç içinde sunulan bilgi ve belgelerin güvenliğinden endişeye de gerek yoktur Zira bir dizi eğitimden-yazılı ve sözlü sınavlardan geçirilen, mesleki yeterliliğe sahip olması, sicilinin temiz olması gibi kriterler gözetilerek eğitime alınan arabulucuların, yasa gereği elde ettiği bilgi ve belgeleri saklamak yükümlülüğü bulunmaktadır. Bunun aksi arabulucunun yargılanmasına, cezalandırılmasına, sebep olduğu zararları tazminine ve arabuluculuk yetkisini yitirmesine sebep olacaktır.

Kural olarak, arabuluculuk sisteminden yararlanmak için başvuran taraflar, uyuşmazlık sağlanamadığı takdirde, yargıya başvurmak durumunda kalırlar ise, daha önce arabuluculuğa başvurulmuş ve/veya bu konudaki davete icabet edilmiş olunması, tarafların aleyhine ve/veya lehine bir durum-delil olarak kabul edilmeyecektir. Aynı şekilde arabuluculukta yapılan görüşmeler, teklifler, ara kabuller, öneriler, bu arada yaratılan belgeler de, taraflar aleyhine ve/veya lehine delil olamayacaktır. Hatta hem mahkeme bunları isteyemeyecek hem de taraflarca dosyaya sunulsa dahi göz önüne alınmayacaktır. Sadece arabuluculuk sürecinden önce tarafların elinde mevcut olan belgeler (fatura, tespit tutanağı vs. gibi) bu kapsamda değildir.

Arabulucular verdikleri hizmetten dolayı ücret talep edecekler, hatta masraflar için avans talep edeceklerdir. Kural olarak bu bedeller taraflarca eşit olarak ödenecektir ancak elbette taraflar bunun aksini kararlaştırabileceklerdir. Ücret tarife ile belirlenmekle birlikte, arabulucu ve taraflar arasında yapılacak özel sözleşmeyle, tümünün üzerinde mutabık kalacağı farklı bir ücret de belirlenebilecektir. Meğer ki tarifenin altında kalmamak kaydıyla.

Sistemden yararlanmak isteyen taraflar, arabulucunun gerek görmesi üzerine arabulucu ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebileceklerdir. Hatta taraflar bu görüşmelere kendileri katılmak zorunda da değillerdir. Vekilleri aracılığı ile görüşmelere katılmaları mümkündür.

Bazı uyuşmazlıklarda arabulucunun tarafsızlığı ve objektifliğine gölge düşürecek durumlar olabilir, böyle bir durumda arabulucunun bu durumu taraflara açıklaması zorunludur. Tarafların bu durumu özgürce değerlendirmelerine fırsat verilir. Arabulucunun sadece bu hususu değil aynı zamanda faaliyete başlamadan evvel, arabuluculuğun kuralları, yaşanacak süreç, sürecin fırsatları-tehditleri, muhtemel sonuçları hakkında detaylı olarak tarafları bilgilendirmesi de gereklidir.

Arabulucular aynı zamanda avukatlık mesleğini yürütmekte iseler ve arabuluculuk faaliyetlerinin sonucunda taraflar sorunu çözememiş ve uyuşmazlık yargıya taşınmış ise, arabulucu kesinlikle bu davada taraflardan hiç birinin avukatlığını yapamaz ve hatta tanıklık da yapamaz.

Arabulucuya sadece dava açılmadan evvel gidilir zannedilmesin, dava sırasında da arabulucuya gidilebilir. Hatta mahkemelerin dahi kendilerine başvuran tarafları arabuluculuk sistemi konusunda teşvik etmesi mümkündür. Bu, mahkemenin objektifliğine gölge düşürecek bir teklif değildir. Hatta dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurulmuşsa, bu beyanı alan mahkeme, davanın ilerlemesini 3 ayı geçmeyecek şekilde erteler. Ve bu süre bir kereye mahsus ve yeniden 3 ay olarak uzatılabilir.

Sistem nasıl işler?

Taraflardan biri arabulucuya başvurma konusunda, karşı yana bir teklifte bulunur, bunun yazılı ve ulaşmasında şüphe olmayacak yöntemle yapılmasında yarar vardır. Bu teklifi alanın taraflarca başka bir süre kararlaştırılmamış ise 30 gün içinde olumlu cevap vermesi-kabul etmesi halinde taraflar arabulucuya giderler. Aksi halde teklif kabul edilmediğinden sistemden yararlanma yolu kapanmış denmektir.

Taraflar arabulucuyu birlikte seçerler.

Eğer taraflar dava açmadan evvel arabulucuya başvurmayı benimsemişler ise, arabulucu tarafları ilk toplantı için davet eder, bu toplantıda arabulucu ile sürece devam etme yolunda ortak iradeye varılır ise, bu durum bir tutanakla tespit edilir ve süreç başlar. Yok eğer dava açıldıktan sonra arabulucuya başvuru sözkonusu oldu ise, tarafların bunu mahkemeye yazılı dilekçeyle bildirmesi ve/veya mahkeme tarafları duruşmada teşvik etti ve o anda taraflar bu yolu denemeyi tercih ettiyse, bunun mahkemedeki duruşma tutanağına dercedilmesiyle süreç başlar.

Hukuk, hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri prensipleri üzerinden yürür. Arabuluculuk sistemine başvuruda geçen süre, tarafları hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri yönünden tehdit etmez .Zira bu süreçte hak düşümü-zamanaşımı süreleri durur-donar-işlemez.

Süreç ne zaman biter ?

Elbette en memnuniyet verici hitam, tarafların anlaşmaya varmalarıdır. Ama kendisine başvurulduğunda, gerekli görüşmeleri yapan arabulucunun, bu sürecin ve çabaların gereksiz olduğunu anlaması da süreci sonlandırır. Başta arabulucuya gitmeyi önemseyen taraflardan biri, sistemden çekilmek isteyebilir. Veya taraflar birlikte anlaşarak sistemden çekilebilir. Taraflar arasındaki muarazaya konu eylem, arabuluculuğa elverişli olmayabilir veya Ceza Muhakemesi Kanunu‘na göre bu eylem uzlaşma kapsamına girmeyebilir, yargılama gerektirebilir. Ki bu durumda arabuluculuk sistemi işletilemez.

Her şekilde arabuluculuk faaliyeti son bulduğunda, bu durum sebep-sonuçlarıyla birlikte bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağı arabulucu düzenler, hem kendisi imzalar hem taraflara ya da yerlerine vekil katıldıysa vekillere imzalatır. Taraflar ya da taraflardan biri bu tutanağı imzadan imtina ederse, arabulucu bunun sebebini tutanakta belirtir. Bu tutanağa, arabuluculuk faaliyetinin sonuçlandığına dair tespitin dışında yazılacaklar konusundaki karar, taraflara aittir. Ancak arabulucu tutanak ve sonuçları hakkında tarafları bilgilendirmek zorundadır. Bu bilgiye göre taraflar tutanak içeriği hakkında karar verirler. Faaliyet sonuçlandığında da arabulucu, kendisine yapılan sonlandırmaya ilişkin bildirimi, elinde bulunan belgeleri, tuttuğu son tutanağı beş yıl boyunca saklayacaktır.

Amaçlanan en güzel sonuç gerçekleşir ve taraflar anlaşırlarsa ne olacak ?

Anlaşma içeriğine göre bir anlaşma belgesi düzenlenir ve bu belge altı, arabulucu ve taraflarca imzalanır.

Teknik bir bilgi eklemeliyim;

Taraflar anlaşma tutanağına mahkemece şerh verilmesini isteyebilirler. Bu durumda mahkemece verilecek şerh, tutanağı ilam niteliğine kavuşturur. Yani belge mahkeme kararı kuvvetinde belge haline gelir. Buna “icra edilebilirlik şerhi” diyoruz. Ki bu halde anlaşma gereğini ifa etmeyen taraf aleyhine diğer taraf, belgeyi icra takibine konu edebilir.

Arabuluculuk sadece ulusal değil, uluslararası uyuşmazlıklarda da söz konusu olacaktır.

Nihayet son tahlilde önemli bulduğum uyarımı da yapmak isterim;

Başvurduğunuz arabulucunun arabuluculuk sicilinde kayıtlı, yetki belgesine haiz arabulucu olmasına dikkat ediniz zira aksi halde, hem çabanız-hem ümidiniz-hem ödediğiniz para boşa gidecek demektir.

Sistemin tanınması-bilinmesi-uygulanırlığının yerleşmesi, sorunlarınızın çözüm hızını ve iş verimliliğinizi artıracak, yargının iş yükünü azaltacaktır.

Arabuluculuk konusunun detaylarını Arabuluculara danışarak öğrenmenizi tavsiye eder, bilgilerden yararlanmanızı dilerim.

Av.Aysun NALBANT