AİLE KONUTU HALEN VE ÇOK YÖNLÜ TARTIŞILIYOR

AİLE KONUTU HALEN VE ÇOK YÖNLÜ TARTIŞILIYOR

“Aile konutu” kavramı, hukuk literarüne yeni girdi diyebiliriz. Kavramla birlikte de, bununla ilgili yasal bir çok düzenleme, bu düzenlemeler sebebiyle bir çok mahkeme kararı, bu kararlar sebebiyle de bir çok Yargıtay kararları ardarda uygulamaya girdi. Nedir “Aile Konutu” ? Aile bireylerinin günlük yaşamlarını bir arada ve sürekli olarak geçirdikleri , aileyi ilgilendiren yaşamsal karar ve eylemlerini gerçekleştirdikleri, sevinçleri, acıları, anıları paylaştıkları, sığındıkları mekandır. Türk Medeni Kanunu’muzun, aile konutu sayılan yerin, tapuda sahibi olarak görünen eşin, diğer eşin onayını almaksızın, bu konutu başkalarına satamayacağı, üzerinde intifa hakkı-ipotek hakkı vb. gibi işlemler tesis edemeyeceği, aile bu konutta kiracı pozisyonundaysa, diğer eşin onayını almadan kira sözleşmesini feshedemeyeceği yönünde düzenlemeler getirdiği malumunuzdur. Bu düzenlemeler sebebiyle tapuda adı görünen eş, diğerinin izni olmaksızın, konutun tapusunu kendi iradesiyle satış yoluyla devredemeyeceği gibi ileride konutun el değiştirmesi ihtimalini doğurabilecek rehin-ipotek vb. gibi işlemler dahi yapamayacaktır. Aile nüvesini korumak isteyen Medeni Kanun bu düzenleme ile, art niyetli ve/veya işinde basiretsiz eşin, ailenin ortak ikametgahının sorumsuzca başkalarına geçmesine sebep oluşunu engellemek, aileyi konutunda “bir arada” tutmak amacını gütmüştür. Fakat bu konuyla ilgili gelişen bazı davalarda, mülk sahibi olmayan eşin dilerse tapuya aile konutu şerhi koydurabileceğinden bahisle, aile konutu şerhi koydurmamış ise yine de rızasının aranıp aranmayacağı hususu yargıda tartışılmıştır. Bununla ilgili olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen kararlar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce de benimsenmiştir. Bu kararlarda; Medeni Kanunun, tapu maliki olan eşin, diğer eşin rızası olmadan aile konutunun el değiştirmesine dair karar ve eylemde bulunamayacağını düzenleyen 194. Maddesi tadad edilmekte ve neticeten tapu maliki olmayan eşin, tapu kaydına aile konutu şerhi koydurmamış olması yani bu hakkını kullanmamış olması halinde dahi yine de malik olan eşin, diğer eş rızası olmaksızın tapulu mülkü üzerindeki tasarruf haklarını tek başına kullanmasının mümkün olmadığı şeklinde görüş belirtilmektedir. Bu da yargının, aile konutu sayılan mülkün tapusuna aile konutu şerhi konulmasa dahi, yine de o konutun aile konutu sayılacağını benimsediğini göstermektedir. Bu sebeple malik eş, diğer eşin rızasını almadan konutu elden çıkarmış ise, bu durumda rızası alınmayan eş bu satışı iptal ettirebilecektir. Peki, tapuda aile konutu şerhini görmeyen 3. Şahsın zararı ne olacaktır ? Tapuda aile konutu şerhi olmadığı için, mülkün aile konutu olduğunu bilemeyecek durumda olan 3. Şahsın, tapunun iptalinden olumsuz etkilenmemesi gerektiğine dair iddialar ve davalar da gelişmiştir. Ne var ki Yargıtay buna da bir açıklık getirmiş, tapuda şerh olmadığı için konutu alan kişinin mülkiyet hakkının, aile konutu olduğu iddiasında bulunan eşin, satışı iptal ettirme hakkı karşısında korunamayacağını ve satışın ( mülkün aile konutu olarak kullanıldığının ispatlanması kaydıyla ) iptal olacağını belirtmiştir. Bu halde yeni malik sıfatındaki 3.şahıs, satış bedelini, bedeli ödediği eşten rücu yoluyla geri talep edecektir. Bazı davalarda da davacılar tarafından, malik eşin diğer eş rızasını almadan aile konutunu satamayacağına ilişkin tasarrufi kısıtlamanın, aslında satıma yani konutun direkt el değiştirmesine yönelik bir kısıtlama olduğu, ipotek gibi “aile konutunda ailenin yaşamasına engel olmayacak bir düzenlemenin” bu yasaktan etkilenmemesi gerektiği iddialarında bulunulmuştur. Fakat yerel mahkeme kararlarının temyizi üzerine konuyu ele alan Yargıtay, her ne kadar ipotek tesisi ile ailenin konuttaki yaşamı direkt etkilenmeyecek ise de, ipoteği tesis ettiren eşin art niyetli uygulamalarıyla ve/veya basiretsizliği ile ya da işlerinin kendi kusuru dışında kötüye gitmesiyle ipoteğin paraya çevrilmesi yani ipotekli malın satışı söz konusu olabileceğinden ve bu yolla aile konutu el değiştireceğinden ve de bu şekilde ailenin konutta bir arada yaşama imkanı elinden gideceğinden, ipotek tesisi gibi ileride sorun doğurabilecek işlemlerin de bu yasağa tabi olması gerektiğini belirtmiştir. Özellikle işinsanlarının bankadan kredi kullanırken, ailesinin ikametine sunduğu mülkü ipotek olarak vermek istemeleri ve bankaların da bu mülkü ipotek almak istemeleri durumunda, mülk sahibi olmayan eşin, bankaya bizzat giderek, bu işleme izin verdiğini açıkça beyan etmesi, beyanını kendi el yazısıyla yazması ve altını imzalaması şarttır. Bu ritüelin gerçekleşmediği durumda ipotek geçerli olamayacaktır. Acil kredi işlemleri sırasında bunu atlayan ve / veya kredi müşterisinin onay belgesini evde eşine imzalatıp getirmesine ses çıkarmayan bazı bankaların bu işlemleri, daha sonra, onay vermeyen ve/veya adının altına atılan imzanın kendisine ait olmadığı beyan eden eşler tarafından, açılacak dava ile iptal ettirmesi mümkündür. Aile konutu konusunda yerleşik yargı kararlarından da görüleceği üzere yargı bu konuda net ve tavizsizdir. İş ve işlemlerimizi buna göre organize etmekte ve aile konutuyla ilgili tasarrufi muameleler için eşimize danışmakta ve onayını almakta yarar bulunmaktadır.

AV.ELİF ESEN